Oyuncu Haluk Bilginer, son oyununa ilişkin verdiği röportajda erkek iktidarını eleştirdi, “Erkek, yaşamın değerini bilmiyor; öldürmeyi kahramanlık sanıyor” dedi.
Tiyatro ve sinema oyuncusu Haluk Bilginer, son oyunu Pencere ile ilgili Cumhuriyet’ten Ceren Çıplak’ın sorularını yanıtladı, erkek egemen sisteme dair de açıklamalarda bulundu.
“Erkeğin iktidarından nefret ediyorum” diyen Bilginer, “Kadın doğurduğu için yaşamın değerini biliyor, erkek yaşamın değerini bilmiyor. Öldürmeyi kahramanlık sanıyor” dedi.
Haluk Bilginer’in röportajında erkek iktidarına dair dile getirdiği bazı görüşleri özetle şöyle:
Bilginer’in Cumhuriyet’e verdiği röportajdan bazı kısımlar şöyle:
Tanrı diye bir şey varsa kadındır. Allah baba değil, Allah anadır o. Allah, baba olamaz. Niye toprak ana diyoruz da Allah ana demiyoruz. Hep erkek cümleleri bunlar.
Sizin rahminiz var, siz insan üretiyorsunuz, erkeğin aklı bunu anlayamaz. İçinden insan çıkaran bir insanı erkek kavrayamaz. 14. yüzyılda kadınları niye yaktık, biz sizi niye yaktık, sizden korktuğumuz için. Erkeğin kafasında siz korkulacak bir şeysiniz. Siz cadısınız, içinizden insan çıkarıyorsunuz, biz onun için kolay öldürüyoruz, üretmenin ne olduğunu bilmiyoruz çünkü. Biz insan öldürmeyi kahramanlık zannediyoruz.
Erkeğin iktidarından nefret ediyorum, korkmak ne kelime… Dünyanın bu gidişatından çok korkuyorum. Korkmamak aptallıktır, insan olan korkar. Erkeğin de rahmi olsaydı, doğurabilseydi bu dünya çok daha mutlu bir dünya olurdu, savaş falan olmazdı. Kadın doğurduğu için yaşamın değerini biliyor, erkek yaşamın değerini bilmiyor. Öldürmeyi kahramanlık sanıyor.
Birbirimizi döverek anlaşıyoruz. Kimin yumruğu daha güçlü ise o kendini haklı zannediyor. Kim daha çok bağırıyorsa o haklı zannediliyor. Daha çok bağıran değil genellikle bağırmayan haklıdır. İki arkadaş arasında da öyledir. Bir eksiği var ki bağırıp çağırarak ne kadar haklı olduğunu ispat etmeye çalışıyor.
Biz tapınmayı severiz, erk severiz. Biz iktidar severiz, baba severiz. Birinin hükmü altında olmayı severiz ve o gücü saygıyla tanımlarız. Aslında orada bir dil sürçmesi söz konusudur. Korktuğunuz bir şeye korkuyorum diyemediğiniz için saygı duyuyoruz dersiniz. Babasından çok korkan çocuklar, babaları öldükten sonra “ben babama çok saygı duyardım” der, yalan. Ne saygısı, hem sevgi nerede? “Ben babamı çok severdim” niye demiyorsun? Biz dövene tapınmaya bayılıyoruz ve saygı duymakla tanımlıyoruz bunu. Korkuyoruz demiyoruz. Biz aslında çok korkuyoruz toplum olarak.
Tükenmiş bir halde miyiz?
Tabii ki. Kapatalım ülkeyi anahtarı da okyanusun en derin yerine atalım. 12 bin metre derine, en yüksek dağdan daha derin yerine atalım.