DTK Eşbaşkanı Hatip Dicle, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, “Halk isterse başka meclislerin de açılabileceği” yolundaki açıklamasının “bir uyarı” olduğunu söyledi.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, “Arkadaşlarımız tutuklanır vekilliklerinin düşürülmesine kadar gidilirse hiçbir seçenek bizim için tartışılmaz olmayacak. Halk isterse birden fazla parlemento kurar” sözleri “Kürtler kendi meclislerini mi kuracak?” sorusunu gündeme getirdi. Demirtaş’ın açıklamasını bir “uyarı” olarak nitelendiren DTK Eşbaşkanı Hatip Dicle “dokunulmazlıkların kaldırılması, 94’teki gibi tümden tutuklamalar, HDP’yi Meclis’ten atmaya yönelik ise bu giderek Kürtlerin kafasında kopuş fikrini canlandırır” dedi.
Cumhuriyet’e konuşan DTK Eşbaşkanı Hatip Dicle, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, “Halk isterse başka meclislerin de açılabileceği” yolundaki açıklamasının “bir uyarı” olduğunu söyledi. Dokunulmazlıkların kalkması halinde nasıl bir tavır sergileneceğinin konuşulmaması gerektiğini belirten Dicle, “İşin bu noktalara kadar varmasını dilemeyiz. Selahattin Bey de o şekilde söyledi. ‘İlla da bir tutuklama ya da Meclis’ten atmak gibi bir tutumunuz olursa biz de seçeneksiz değiliz, sizin tutumunuzu dikkate alarak hareket ederiz’ dedi. Bu aslında bir uyarıdır. Bu ülkenin birliği ve bütünlüğü konusunda sadece biz sorumluluk duymayacağız, herkes sorumluluk duymalı. Ben de daha önce çeşitli açıklamalarımda söyledim. Bu kez de dokunulmazlıkların kaldırılması, 94’teki gibi tümden tutuklamalara, HDP’yi Meclis’ten atmaya yönelik ise bu giderek Kürtlerin kafasında kopuş fikrini canlandırır. Bu tartışmaları açar. Bugüne kadar Kürt siyasi hareketi birlikten ve bütünlükten başka hiçbir şey söylemedi. Ama bu alternatifler de yok anlamına gelmiyor. Bunu biraz devlet yöneticilerine hatırlatma, tarihi bir sorumluluk olarak belirtme gereği duyuldu. Selahattin Bey’in yaklaşımı da bu doğrultudadır” dedi.
94’ten farklı
Kürtlerin kopuş fikrinin oluşabileceğinin, yöneticiler tarafından da görülmesi gerektiğini belirten Dicle, “Ulusların kaderini tayin hakkı korunmuş bir haktır. Şöyle deniliyor: Eğer bir azınlık, kendi ülkesinde, kendi devleti sınırları içinde, kendi geleceğini o ülkenin parlamentosu çatısı altında belirleyebiliyor ise, bu durumda ayrılma hakkını çok geçerli bir hak olarak değerlendirmiyor. Yani iç demokrasi varsa ve halk kendisini o parlamentoda temsil edebiliyorsa bu böyle. Ama halkın temsilcileri o parlamentodan atıldığı anda, kendi geleceği hakkında söz karar sahibi olmaktan soyutlanırsa, Birleşmiş Milletler nezdinde de ayrılma hakkı tartışmaya açılabilir.
Biz bunu hatırlatmaya çalışıyoruz. Devlet, başta da Saray, aynı 1914-15’lerdeki gibi İttihat ve Terakki’nin yaptığı gibi gözü kara gidiyor. Akılcı bir siyaset yürütmüyor. Bu nedenle biz hiç olmazsa daha tümüyle bir kırılma yaşanmadan, halkımızın tartışmalarına bu konular gelmeden uyarmak istiyoruz. Aklıselimce yola gelmelerini bekliyoruz. Çünkü yapılan şey tümüyle yanlış. Bir halkın iradesine engel olmak, Meclis’ten atmak, 94’teki gibi bir sonucu değil farklı sonuçlar doğurur, bunu söylemek istiyoruz” diye konuştu. / Cumhuriyet