Hisar Intercontinental Hospital Göz Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü Op. Dr. Faruk Eroğlu, göz tansiyonunun önlenmediği takdirde kalıcı körlüğe yol açabileceğini söyledi.
Hisar Intercontinental Hospital Göz Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü Uzmanı Op. Dr. Faruk Eroğlu, “12 Mart Glokom Günü” öncesi glokom hastalığının tanı ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi. Op. Dr. Faruk Eroğlu, tüm dünyada önlenebilir körlüklerin en önemli nedenlerinden biri olan glokom, bilinen adıyla göz tansiyonunun, milyonlarca insanı etkileyebilen yaygın bir göz hastalığı olduğunu belirterek tedavi edilmezse kalıcı körlüğe neden olabileceğini vurguladı. Eroğlu, erken teşhisin hastalığın tedavisinde en önemli faktör olduğunu dile getirerek “Glokom, özel göz içi sıvısını dışarı boşaltan kanallarda yapısal olarak tıkanıklık oluşması nedeniyle, sıvının yeterli boşalamaması veya sıvının fazla üretilmesi ve bunlara bağlı olarak göz içi basıncının artması sonucu oluşur. Artan göz içi basıncının görme siniri hücrelerini öldürerek, kalıcı görme kaybına yol açtığı hastalık; erken belirti vermeden sinsi bir şekilde ilerlediği için tedavide geç kalınabiliyor” dedi.
“ERKEN TEŞHİS İÇİN YILDA BİR KEZ GÖZ TARAMASI ŞART”
Göz tansiyonu olarak bilinen ve sıklıkla 40 yaş üzeri kişilerde oluşan glokomun, erken dönemde belirti vermeden yıllar içinde gizlice ilerleyebildiğine değinen Eroğlu, “Sinir liflerinin hasara uğramasıyla, görme alanında kayıplara neden olabilen glokomun oluşturduğu hasarlar kalıcı olmakla birlikte tedaviyle de göz eski sağlığına kavuşamayabiliyor. Glokom göz taramalarında veya normal göz muayenesinde ortaya çıkabildiği için, yılda bir kez göz taraması ve muayene olunması hastalığın erken teşhisinde oldukça önem taşımaktadır” şeklinde konuştu.
Op. Dr. Faruk Eroğlu , glokomun, dikkatli bir göz muayenesi ile teşhis edilebildiğini söylerek teşhise yönelik göz muayenesinde şunlara dikkat çekti:”Tonometre;Tonometre ile göz tansiyonu ölçümünde hasta gözünün saydam tabaka (kornea) kalınlığı önem taşır. Saydam tabakası kalın olan kişilerde göz tansiyonu olduğundan daha yüksek bulunur. Göz içi basıncı, basınca duyarlı uçların korneaya dokundurulması ya da bir cihaz tarafından kontrollü bir şekilde hava püskürtülmesi ile ölçülür.
Oftalmoskopi; Muayene sırasında doktor tarafından mutlaka oftalmoskop yardımı ile göz dibine bakılarak görme sinirinde glokoma bağlı hasar olup olmadığı araştırılmalıdır. Glokomun görme sinirindeki en önemli bulgusu çukurlaşmadır. Bu durum hastalığın takibinde de oldukça önemlidir.
Görme Alanı;Gerekli görülen hastalarda görme alanı tetkiki önemli bir takip ve tanı yöntemidir. Glokom hastalığının ilerlemesinde ve tedavisinin planlamasında yıllardır kullanılmaktadır.
Işık Tomografisi (OCT);Işık tomografisi son 10 yılda özellikle yüksek teknolojinin göz sağlığında kullanılmasıyla, glokom hastalığının tanısı ve tedavisinin takibinde rutin hale gelmiştir. Uygulama son derece kolay olmakla birlikte birkaç saniyede gözle ilgili ayrıntılı görüntüler elde edilmekte ve göz tansiyonunun göze hasar verip vermediği anlaşılmaktadır. Göz tansiyonu tedavisinin takibinde ve planlanmasında oldukça önem taşımaktadır”.
“GLOKOM TEDAVİSİ SABIR VE ÖZEN GEREKTİRİR”
“Glokom tedavisinde amaç göz tansiyonunu düşürerek hasar görmeyen sinir hücrelerini korumaktır” diyen Eroğlu, “Bir defa hasar görmüş sinir hücrelerinin tekrar iyileştirilmesi mümkün olmadığı için glokomda erken tanı ve tedavi çok önemlidir. Hastalığın tedavisi ömür boyu sürer ve kararlılık ister. Hastaların görme yeteneğini koruyacak olan da bu kararlılıktır.Göz tansiyonunu düşürmek amacı ile en sık kullanılan yöntem ilaç tedavisidir. İlaç tedavisinde çeşitli göz tansiyonu damlaları ve haplar kullanılır. Glokom tanısı konulan hastalarda ilaç tedavisi hayat boyu devam etmelidir. İlaç tedavisi ile göz tansiyonu düşürülemeyen hastalarda laser ya da cerrahi girişim uygulanır. Cerrahi girişimin yeterli olmadığı dirençli hastalarda özel tahliye tüpleri yerleştirilir” şeklinde konuştu.
Her bireyin düzenli olarak yılda bir kez göz kontrolünden geçmesi gerektiğini vurgulayan Eroğlu, bazı risk faktörlerine sahip bireylerin özellikle bu kontrollere uyması gerekliliğinin altını çizerek bu kişileri şu şekilde sıraladı: “45 yaşın üzerindeki kişiler, ailesinde göz tansiyonu hastalığı bulunanlar, şeker hastalığına sahip kişiler, gözünde miyop olan kişiler, uzun süre kortizonlu ilaç kullananlar, göz travması geçiren kişiler”.