Urfa’da 33 kişinin hayatını kaybettiği IŞİD saldırısının üzerinden tam 7 ay geçmesine rağmen soruşturmada hiçbir ilerleme kaydedilemedi. Gazetemize konuşan Suruç Dava Komitesi’nden avukat Arın Gül Yeniaras, dosya üzerindeki gizlilik kararı nedeniyle kendilerine verilmesi gereken bilgi ve belgelere ulaşamadıklarını, soruşturmanın nasıl yürütüldüğüne dair bilgilerinin bulunmadığını ifade ederek, “Gizlilik kararı kamuoyu katliamların asıl sorumlularını takip edemesin diye çekilen kalın bir kadife perdedir” dedi. Dava komitesinden avukat Sezin Uçar da, genel yargı sistemi bütünüyle değerlendirildiğinde, patlamanın yargı sürecinden adaletsizlik ve cezasızlık politikasının çıkabileceğini ifade etti. Yeniaras ve Uçar, soruşturmada hiçbir ilerleme kaydedilemediğinin altını çizdi.
OTOPSİ RAPORLARI 7 AY SONRA VERİLDİ
Urfa’nın Suruç ilçesinde Kobanê’ye yardım götürmek üzere toplanan Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyeleri basın açıklaması yaptığı sırada IŞİD tarafından intihar saldırısı düzenlenmiş, saldırı sonucu 33 kişi hayatını kaybetmiş, 104 kişi de yaralanmıştı. Saldırı, SGDF üyelerinin Suruç Kaymakamlığı’ndan, Kobanê’ye geçiş izni için bekledikleri sırada Belediyeye ait Amara Kültür Merkezi dışında düzenlenmişti. Saldırı sonrası dosyaya jet hızıyla gizlilik kararı getirildi. Gizlilik kararı nedeniyle aileler yakınlarının otopsi raporlarını katliamın üzerinden yedi ay geçtikten sonra alabildi. Saldırı sonucu yaralanan ve hayatını kaybeden SGDF üyelerinin eşyaları ise ailelere henüz teslim edilmedi.
HUKUK DİSİPLİNİ YOK
Suruç aileleri ile birlikte 4 Şubat tarihinde soruşturma savcısı İhsan Güngör’ü üçüncü kez görmeye gittiklerini söyleyen Yeniaras, ziyaretin basında yer alması ve kamuoyu baskısı sayesinde otopsi raporlarının tamamını, yaralı raporlarının da bir kısmını alabildiklerini belirtti. Dosya üzerindeki gizlilik kararının hukuki olmadığını ifade eden Yeniaras, “Savcı dosyadaki gizlilik kararının avukatları da kapsadığını söyleyerek hukuk dışı bir beyanda bulunabiliyor. Savcılar veya yargı üzerinde bir hukuk disiplini yok. Kişiler üzerinden oyun hamuru gibi şekillenen değiştirilebilen bir işleyiş var. Hukuka göre değil, o gün, o an, o zaman durumlara göre o kişilerin verdiği kararlar üzerinden yürüyen netice itibariyle yürümeyen bir soruşturma ile karşı karşıyayız” dedi. Yeniaras, soruşturmanın dava sürecine ne zaman geçeceği konusunda bir öngörüde de bulunamadıklarını kaydetti.
GİZLİLİK KARARI KADİFE BİR PERDE
Gizlilik kararına ilişkin yaptıkları bireysel başvuru ve itirazların Anayasa Mahkemesi nezdinde değerlendirildiğini de belirten Yeniaras, “Onun dışında bizim savcılıktan talep ettiğimiz, yani yasal hakkımız olan belgeleri bize veya bilgileri de sunmuyorlar. Gizlilik kararı kamuoyu katliamların asıl sorumlularını takip edemesin diye çekilen kalın bir kadife perdedir. Kamuoyuyla failler arasında çekilen ve hukuk ihlali oluşturan fiil ve failler arasında bir kalın perde. O da insanları aydınlatmamak, bir sonraki eylemin olabileceğinin ön görülebilirliği, ortaya çıkarabileceği zararla ilgili insanların barış hakkına güven duyarak yaşama hakkını ihlal edecek şekilde bir karartmadır” diye konuştu. Karartmayı yapanın da bir noktada savcılık olduğunu söyleyen Yeniaras, “Dosyaları geri çekerek orada ne olup ne bittiğini, ceza verilip verilmediğini bile hiçbir şekilde taraflara bildirmeden, kamuoyuna bildirmeden bir yol izliyor” diye devam etti.
DAHA BÜYÜK BİR SALDIRI HEDEFLENDİĞİ AÇIĞA ÇIKIYOR
Katliamdan aylar sonra alınan adli tıp raporlarının soruşturmaya yeni bir şey katacak nitelikte olmadığını söyleyen avukat Sezin Uçar da, “Bu otopsi raporları, kimin hayatını o anda kaybettiği, kimin geç müdahale sonucunda kaybettiğine dair bir veri sunmuyor. Sadece otopsi işlemlerinin nasıl yapıldığına dair bir rapor. Zaten patlama sonucu o kişilerin hayatlarını kaybettiklerini biliyorduk. Bunun resmileşmiş olduğu anlamına geliyor bu raporlar. Ek olarak patlamanın vahametiyle ilgili bir şey sunabilir bize. O canlı bombanın, çok daha büyük bir saldırıyı hedeflediği açığa çıkıyor, cenazelerin pozisyonu itibariyle bunu anlamış oluyoruz. Dosyaya ve soruşturmaya yenilik getiren tek şey bu bilgi” dedi.
UÇAR: SURUÇ ÇÖZÜLMEDEN ANKARA KATLİAMI ÇÖZÜLEMEZ
Diyarbakır, Suruç, Ankara ve Sultanahmet saldırılarının birbirinden bağımsız olmadığına dikkat çeken Uçar, “Bugün Ankara Katliamı’ndan sonra Suruç bombacısını yakaladık diyen bir Başbakan var. Ya da Sultanahmet patlamasının olduğu gün akademisyenlerin bildirisinden başka hiçbir şeyden söz etmeyen bir Cumhurbaşkanı var. Dolayısıyla böyle bir devletin savcılarının da katliamları açığa çıkarma, aydınlatma girişimleri maalesef olmuyor” diye konuştu. Bu durumun tek başına soruşturmayı yürüten savcıyla ilişkili olmadığını belirten Uçar, “Genel yargı sisteminin bütünüyle ilgili adaletsizlik, cezasızlık politikası karşımıza çıkacak gibi görünüyor” ifadelerini kullandı. Suruç, Ankara, Diyarbakır saldırılarının birbiriyle bağlantılı olduğuna vurgu yapan Uçar, “Suruç Savcısı Ankara Katliamı’nda doğrudan sorumluluğu olan birisi. Suruç bombacısının ailesini gerçekten dinleseydi belki Ankara Katliamı yaşanmayacaktı. Ankara Katliamı’nın savcısı da, ‘Ankara Davası’nı hazırladım Mart ayında iddianame çıkacak’ diyor. Yani şu çok açık, eğer Suruç çözülmezse Ankara çözülemez. Ankara’da 10, 11 kişiyi yargılamak Ankara faillerini yargılamak anlamına gelmiyor. Diyarbakır çözülemezse Suruç, Suruç çözülemezse Ankara çözülemez” dedi. / Evrensel