Cizreli aileler çadırda yaşam mücadelesi veriyor

Cizreli aileler çadırda yaşam mücadelesi veriyor
REKLAM ALANI
Yayınlama: 29.02.2016
1.539
A+
A-

Cizre’den, Adana Karagöçer’e gelen aileler şimdi çadırlarda yaşam mücadelesi veriyor. Aileler, 90’larda bölgedeki devlet şiddetinden kaçıp Karagöçer’e yerleşen yakınlarının yanına sığındı.

1990’lı yıllarda köyleri boşaltıldıktan sonra Adana’nın Karataş İlçesi’ne bağlı Karagöçer köyüne gelen akrabalarının yanına yerleşen Cizreli ailelerle, yaşadıklarını, Adana’daki yaşamlarını ve çocuklarının eğitim durumunu konuşmak için yola çıkıyoruz.  Dümdüz ovada iki yanımıza geniş toprakları alarak yaptığımız yaklaşık bir saatlik yolculuktan sonra Karagöçer’e ulaşıyoruz. Yolculuğun yarım saati geride kaldığında beton binalar yerini tarım işçilerinin barınmaya çalıştığı çadırlara bırakıyor. Bu çadırlar bir kanalın iki yakasına kurulu. Şırnaklı ailelerin 20 yıldan fazladır yaşadığı çadırlar bize savaşın göç yüzünü gösteriyor. 90’larda kendi köyleri yakılınca Çukurova’ya gelen Şırnaklı vatandaşlar burada tarım işçiliği ile hayatını kazanıyor. 20-25 yıldır burada yaşayan aileler var. Çok sayıda kişi, bu çadırlar arasında çocukluğunı geçirmiş, tarlada çalışmış büyümüş ve evlenmiş. Daha sonra Suriye savaşından kaçan mültecilerin ve Kobané’ye yönelen saldırı sonrası Kobanéli mültecilerin yerleştiği bir yer olan Karagöçer ve çevresine  1990’larda olduğu gibi yine Şırnaklı aileler gelmeye başladı.


‘ORADA YAŞADIKLARIMIZ ANLATILAMAZ’
 

Cizre’den 1 ay önce  göç eden Safiye Batmaz, 1990’larda köyleri boşaltılınca Karagöçer’e gelen eşinin ailesinin yanına yerleşmiş. 8.5 aylık hamile olan Batmaz, her gün bomba sesleri altında, korkudan yaşadığı sağlık sorunları yüzünden bebeğini kaybetme tehlikesiyle yüz yüze gelmiş. Sağlık hizmetlerine beyaz bayraklar taşınarak ulaşıldığı Cizre’deki mahallesinde sağlık hizmeti alamayan Batmaz, 3 çocuğu ile birlikte buraya gelmiş. 15 gün Adana’da bir hastanede kalan Batmaz, Cizre’deki durum için,  “Orada yaşadıklarımız anlatılmaz” diyor. Batmaz, psikolojisi bozulan çocukların hala sıçrayarak uyandığını ifade ediyor. Evlendiği günden beri hep kirada oturduğunu anlatan Batmaz, “Bu sene kendimize kıt kanaat bir ev yaptık. Eşim eve sahip çıkmak için orada kaldı. İnsanlar orada zor şartlarda bir şeyler sahibi oluyor ve gözlerini hiç kırpmadan birkaç saniye içerisinde acımadan yıkabiliyorlar. Geri dönmek istiyoruz. Çocuğumu burada değil kendi toprağımda dünyaya getirip büyütmek istiyorum” diye devam ediyor.

BİZ DÖNMEYİ DÜŞÜNÜRKEN ORADAKİLER GELDİ
Batmaz’ın akrabası Fehime Batmaz da, 20 yıl önce köyleri boşaltılınca 6 yaşındayken Adana’ya gelmiş. “Ne çocukluğumuzu yaşadık ne gençliğimizi” diyen Fehime Batmaz, “1990’lı yıllarda köylerimizde evlerimizi yakıp yıktılar, insanları öldürdüler, kaybettiler. Biz iyi bir gün görmedik. Bu çadırlarda olduğumuz sürece çocuklarımız da görmeyecek. Kürdistan özgürleşip gitmeyi düşünürken baktık ki oradakiler buraya gelmeye başladı” diyor.

ŞEHİRLERİ YAKIYORLAR
Kanalın öbür tarafında bir çadırda Cizre’den gelen 3 ailenin aynı çadırda kaldığını öğreniyoruz ve oraya gidiyoruz. Beyaz bir çadırın içine giriyoruz. Güneş ışığı küçük bir pencereden ve çadırın gözeneklerinden giriyor. Çadırların içerisi odalara ayrılmış, bir ev gibi dizayn edilmiş. Yerde halı, salonun ortasında borusu dışarı uzanan bir soba ve çadırın duvarında bir televizyon var. Kendisi daha çocukken 90’larda Cizre’ye bağlı Hewler isimli köyleri boşaltılınca Cizre’ye taşındıklarını anlatan Zekiye Elçi, “Şimdi şehirleri yakıp yıkıyorlar. Buraya geldik. Burada geri dönecek miyiz, belli değil” diyor.

BOMBALARI DUYUNCA ÇOCUKLAR DOLAPLARA KAÇIYORDU
Buradaki akrabaları ile haberleşen Elçi, Cizre’nin Nur mahallesinden 8 çocuğu ve eşiyle birlikte iki hafta önce gelmiş. Adana’ya geldiklerinde perişan bir halde olduklarını anlatan Elçi, “Sularımız yoktu; su borularını patlattılar. Günlerce susuz kaldık. Ekmeğimiz kalmadı. Tuvaletlerimiz avluda olduğu için gidip ihtiyaçlarımızı göremiyorduk. Kafasını çıkaranı anında keskin nişancılar vuruyordu. Işık yansa direkt sıkıyorlar. Çocuklar bomba seslerini duyunca kulaklarını kapatıp dolapların içine saklanıyordu. Çocuklar hala altlarına kaçırıyor” sözleriyle yaşadıkları vahşeti anlatıyor. Miray bebeğin ,7 aylık hamile olan Güler Yanalak’ın  ve çok sayıda ölümün kendi mahallesinde yaşandığını anlatan Elçi,   “İnsanlar keskin nişancılar tarafından gözlerimizin önünde öldürüldü. Kendi topraklarımızdan bizi göç ettirip buralara gönderdiler. Bizi başkalarına muhtaç ettiler” diyor.

OKULA GİDEMEYEN ROJİN TARLADA ÇALIŞIYOR

Çocukların okulunun yarım kaldığını anlatan Zekiye Elçi, okula giden 4 çocuğundan 3’ünü okula yazdırdığını söyledi. Elçi’nin okula gidemeyen en büyük çocuğu olan Rojin, yaklaşık 11 yaşlarında. Tarlada çalışmak zorunda kalan Rojin, “5 kuruş ekmek parası kazanıyorum” diye tepki gösteriyor. Rojin’in, Cizre’de CD satarak para kazanan babası hasta olduğu için tarlada çalışamıyor. Cizre’de yaşadıklarını anlatan Rojin, “Hepimizin psikolojisi bozulmuştu. Çocukların hepsi çığlık atıyordu sürekli. Sonra kaçıp buraya geldik. Yiyecek içecek bulamıyoruz. Tarlaya gidiyorum birkaç kuruş kazanıp eve ekmek getiriyorum. Okula gitmem gerekiyor. Okulu çok seviyorum. 3 kardeşimi gönderebildik. Ben çalışıyorum. Ne istediler bizden, biz ne yapmıştık onlara da bizi bu hale getirip kendi topraklarımızdan ettiler. Ellerine ne geçecek bu savaşı yaparak biz çocuklara günah değil mi? “ dedi. / Evrensel

ankara hosting
Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.

bursa escort
görükle escort
bursa escort
görükle escort